Coğrafi konumu sebebiyle taşımacılık faaliyetlerinin tüm unsurları ile yoğunlukla yaşandığı ülkemizde uluslararası taşımacılık işlerine uygulanan vergi istisnaları büyük önem kazanmaktadır. Avrupa – Türkiye  ile Avrupa - Ortadoğu ticareti ve boğazlar yolu ile Karadeniz’e kıyısı bulunan tüm ülkelerin ülkemiz ulaştırma kanallarını sıklıkla kullanmak durumunda olmaları, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda başlı başına bir madde ile istisna hükümleri içerinde yer alan “Taşımacılık İstisnası”nı önemli bir noktaya taşımaktadır. Bu önem KDV Kanunu’nun yürürlüğe girdiği gün var olan taşımacılık istisnasının değişikliğe uğramadan bugüne kadar yürürlükte kalmasını sağlamıştır.
 
3065 Sayılı KDV Kanunu’nun İstisnalar Kısmı’nın üçüncü bölümü olan Taşımacılık İstisnası bölümünde bulunan ve “Transit Taşımacılık” başlığı ile Kanun’un 14. maddesinde yer alan uluslararası taşımacılık istisnası Kanun’da ilgili ülkeler itibariyle karşılıklı olmak şartıyla;
 
“Transit ve Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımacılık işlerinde, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek taşıma işleri vergiden müstesnadır.”
 
şeklinde yer almaktadır.
 
Madde ile Bakanlar Kurulu’na hangi taşıma işlerinin istisnadan faydalanacağının belirlenmesi yetkisi tanınmış, Bakanlar Kurulu da Kanun’dan aldığı bu yetkiye dayanarak 84/8889 sayılı kararı ile deniz, hava, kara ve demiryolu ile yapılan yük ve yolcu taşıma işlerini vergiden istisna etmiştir.
 
Bakanlar Kurulu Kararı ile hangi taşıma işlerinin istisna kapsamında sayılacağının belirlenmesinin ardından, transit taşımacılık ve taşımacılık istisnasının kapsamına ilişkin açıklamalar 9 Ocak 1985 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 11 seri nolu KDV Tebliği ile yapılmış, bir anlamda transit taşımacılıktan ne anlaşılması gerektiğinin tanımı yapılmıştır. Tebliğe göre;
 
- Yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye’den geçerek yabancı bir ülkede sona eren,
- Yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye’de sona eren,
- Türkiye’de başlayıp yabancı bir ülkede sona eren taşıma işleri
 
istisna kapsamında.değerlendirilecektir.
 
11 seri nolu tebliğ yukarıda açıklanan tanımlamaları yapmanın yanında, uygulamada karışıklık yaşanan önemli bir konuya da açıklık getirmiş, uluslararası taşımacılık kapsamında faaliyet gösteren mükelleflerin taşıma işini yerine getirirken başka firmalardan da hizmet almaları, yani işlerinin tamamı veya bir bölümünü taşere etmeleri halinde, hem taşıma işini yaptıran firmaya karşı muhatap olarak işi yüklenen organizatör firmanın, hem de ikinci derece yüklenici olarak fiili nakliyeyi gerçekleştiren firma faaliyetlerinin istisna kapsamında olduğunu, dolayısıyla vergiye tabi olmadığını belirtmiştir. Ayrıca ikinci derece yüklenicilerin taşıma faaliyetinin Türkiye içinde başlayıp bitmesi halinde bu işlerin vergiye tabi olacağı, yani faaliyetin Türkiye’de gerçekleşmesi durumunda KDV istisnasından faydalanılamayacağı da Tebliğde açıklanmıştır.
 
Gerek Bakanlar Kurulu Kararı gerekse 11 seri nolu Tebliğde istisna için herhangi bir sınırlamaya gidilmemiş, tüm uluslararası yolcu ve yük taşımaları KDV istisnası kapsamına alınmıştır. KDV Kanunu 32. madde uyarınca tam istisna kapsamında bulunan 14. madde taşımacılık istisnası kapsamında yürütülen faaliyetler bu nitelikleri nedeniyle Kanun’un izin verdiği indirim ve iade hakkını da beraberinde getirmektedir. Yani uluslararası taşımacılık faaliyetleri çerçevesinde katlanılan gider ve maliyetlere ilişkin KDV, Kanun’un izin verdiği koşullarla mükelleflerin hesapladıkları KDV’nden indirilecek, vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde indirilemeyen KDV bu işlemleri yapanlara iade olunacaktır.
 
Yukarıda da belirtildiği gibi uluslararası taşımacılık KDV istisnasından transit ve yabancı ülkeler arasında taşımacılık yapan herkes yararlanabilir. Taşımacıların gerçek veya tüzel kişi olmaları; yük veya yolcu taşımaları; deniz, hava, kara veya demiryolu ile taşıma yapmaları;  müşterilerin yurt dışında veya Türkiye’de yerleşik olması gibi nedenler istisna uygulamasına  engel teşkil etmemektedir. (1) Bunun yanında taşıma türlerinden bir veya birkaçında faaliyet gösterilmesi, taşıma işinin istisnaya tabi olma niteliğini etkilememektedir. Taşıma işinin uluslararası boyutta olması, ilgili Bakanlar Kurulu Kararı’nda belirlenen taşıma işlerinden olması (Deniz, hava, kara ve demiryolu ile yapılan taşıma faaliyeti olması) ve dar mükellefler için karşılıklı olması koşulları ile tüm taşıma hizmetleri istisnadan yararlanabilmektedir.
 
KDV Kanunu 14. madde çerçevesinde taşımacılık istisnasından yararlanan kurumların bu maddeye dayanarak vergiden istisna biçimde yaptıkları işlemleri yerine getirebilmek için yüklendikleri KDV’nin Kanunun 32. maddesi çerçevesinde iadesi konusu, istisnaya ilişkin işlemlerin ispatını sağlayacak belgeler yönünden tartışmalı bir konudur. Aslında bu kanunca istisna edilmiş işlemlerde gerekli şartların yerine gelmesi şartıyla indirim ve gerekirse iade yapılacağı kanunun 32. maddesinde açıkça belirlenmektedir. Ancak 14. madde kapsamında yararlanılan istisna nedeniyle hak edilen KDV iadelerinde işlemlerin ispatlanması aşamasında ciddi problemlerle karşılaşılmaktadır.
 
Öncelikle problem; kendi araçları ile uluslararası taşımacılık yapmaktan çok bu işi organize eden, taşıma işini taşeronlara yaptıran firmalara yapılacak iade konularında görülmektedir. 11 seri nolu KDV Tebliği’nde taşımacılık işini kısmen veya tamamen taşere eden (taşıma işini yaptıran firmaya karşı muhatap olarak işi yüklenen) organizatör firmaların bu faaliyetlerinin de KDV’den istisna olacağını açıkça belirtmiştir. Yani kendilerine ait olan araçlar (öz mal)  harici taşıma işlemi yapıldığında da uluslararası taşımacılık işlemi KDV’den istisna edilmiştir.
 
KDV iadesi işlemlerinin temel prensibi kanunun tam istisna saydığı maddelerce istisna edilen işlemlerin yerine getirilmesi için yüklenilen KDV’nin belirli bilgi ve belgelerle ispat edilmesi halinde iade edilmesine dayanmaktadır. Taşımacılık işlerini organize eden firmaların karşılaştıkları problemler de tam olarak burada doğmaktadır. İade işlemlerinde ispat edici belge olarak kullanılabilecek belgelere ilişkin Bakanlıkça yayınlanan tebliğler yalnızca taşıma işini fiilen yürütenlerin kullanacakları belgeleri kapsamakta, yukarıdaki paragrafta bahsedilen organizasyon işlerini yürüten firmaların bu işlemler için hangi belgeleri kullanacaklarına ise değinmemektedir. Bu durum organizasyon işlerini yürüten firmaların iade taleplerinde vergi dairesinin konuya baştan olumsuz yaklaşmasına neden olmakta, işlemleri yürütecek ilgililerin belirsizlik sebebiyle işlem yapmaktan kaçınmasına neden olmaktadır.
 
İade ve mahsup işlemlerinde, yapılan taşımacılık işinin uluslar arası taşımacılık olduğunun belgelendirilmesi gerekmektedir. Maliye Bakanlığı’nca yayımlanan genel tebliğlerde istisnayı tevsik edici belgeler hakkında gerekli açıklamalar yapılmıştır. Ancak bu açıklamalarda genel olarak, taşıt aracı olan uluslararası taşımacılık firmalarının ibraz edebilecekleri belgeler yer almış, taşıma aracına sahip olmayan organizatör firmaların uluslar arası taşımayı tevsikte ibraz edecekleri belgelerin açıklanması ihmal edilmiştir. Bu konuda sorun özelgelerle giderilmeye çalışılmaktadır. (2)
 
Belirsizliği gidermek amacıyla verilen özelgelerde yapılan açıklamalarla sorun giderilmeye çalışılmaktadır ancak yaşanan tecrübelerden taşımacılık istisnası kapsamında işlem yapan organizatör firmaların ilgili istisna çerçevesinde hak ettikleri KDV iadesini almakta sıkıntılar yaşadıklarını göstermektedir.
 
Taşımacılık işleminin ispat edilmesi konusunda odaklanan ve Mali İdare’nin uluslararası taşıma faaliyetinin ispat edilmesi için mükelleflerden talep ettiği belgeler, taşıma işini fiilen yerine getiren firmalar ile organizatör firmalar yönünden farklılıklar göstermektedir. Mali İdare’ce faaliyetin ispatı yönünden talep edilen belgelerin bazıları yalnızca fiili taşımayı gerçekleştiren mükelleflerde bulunmakta, organizatör firmalar işlemleri için farklı belgeler bulundurmaktadır.
 
Bu belgelerin bazıları taşımayı fiilen yerine getiren mükelleflerce ticari veya güvenlik sebepleri ile paylaşılamaz nitelikte olmaları nedeniyle yalnızca kendilerinde bulunmakta, organizatör nitelikte olan firmalarca elde edilememektedir. Organizatör firmaların elinde bulunan ve bazıları Gümrük İdaresi’nce de kabul edilen belgeler ise KDV iadesi işlemlerinde kabul görmemekte, verilen özelgeler aracılığıyla iade işlemlerinde faaliyetin ispatı yönünden yeterli olmadığı açıklanmaktadır.
 
Bu durum organizatör nitelikte olan bazı mükelleflerin iade taleplerinin gerçekleştirilmesini imkan dışına çıkarmakta, KDV Kanunu’nda açıkça belirlenen iade haklarından faydalanamamalarına sebep olmaktadır. Yani faaliyetlerinin yapısı itibariyle sahip olamayacakları belgelerin faaliyetin tevsiki için şart koşulması, bu durumda bulunan mükelleflerin aslında kapsam dışına çıkarılmalarına ve kanuni haklarını elde edememelerine yol açmaktadır.
 
Taşıma sektöründe faaliyet gösteren firmaların bir çoğunun organizatör nitelikte bulunduğu ve iade konusunda bahsedilen problemi yaşayan mükelleflerin çokluğu göz önüne alındığında Mali İdare’nin bu konuya net bir açıklık getirmesine duyulan ihtiyaç daha net anlaşılmaktadır. Özelgelerle çözüm üretilen bu konuda gümrük mevzuatıyla da paralel, yasal bir düzenleme veya tebliğ yoluyla net bir açıklama getirilmesi, hem bu sektörde faaliyet gösteren mükelleflerin karşılaştıkları problemleri bertaraf edecek, hem de mevcut belirsizlikleri yok ederek sektöre katkı sağlayacaktır
 
Yararlanılan Kaynaklar:
 
(1) Şeref Demir, Uluslararası Taşımacılık / Lojistik KDV İstisnası ve İadesi, Gelirler Kontrolörleri Derneği, Mart 2006, syf. 31
 
(2) Mehmet Altındağ, Uluslararası Hava Taşımacılığı Yapan Organizatör Firmaların KDV İade Talebinde İstisnayı Tevsik Edici Belge, Yaklaşım Dergisi, Haziran 2005, Sayı: 150