Şenol KOCAER, Avukat (Eski Rekabet Uzmanı, Eski Hesap Uzmanı) | DL Hukuk

Konkordato, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçlunun, vade verilmek  (vade konkordatosu) veya tenzilat yapılmak (tenzilat konkordatosu) veya (karma konkordato) suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için alacaklılarının müzakereyle kabul ettiği ve mahkeme tarafından tasdik edilen bir ödeme projesidir.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bugüne kadar yayımladığı özelgeler, konkordatonun alacağı şüpheli hale getirmediği aksine alacağın tahsil imkanını kuvvetlendirebildiği ileri sürülerek konkordato talep eden şirketlerden olan alacaklar için şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılamayacağı ve fakat konkordato kararının tasdiki ile anlaşma kapsamında vazgeçilen alacak kısmı için değersiz alacak olarak zarar kaydedilmesi yönündedir.

Konkordato yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar ise Vergi Usul Kanunu’nun 324. maddesine göre borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınması, karşılık hesabına alınan borç miktarının üç yıl içinde ortaya çıkacak zararla mahsup edilmesi, bu sürede mahsup edilemeyen karşılık tutarının üçüncü yılın hesap dönemi sonunda kâr hesabına aktarılması gerekmektedir.

İflas ertelemesi kararı alınan şirketlerden olan alacaklar bakımından ise Gelir İdaresi Başkanlığı, gerek iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecek olması gerekse iflası ertelenen borçlu şirketin takibi İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca engellendiği hususlarını dikkate alarak şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabileceği yönünde özelgeler ihdas etmiştir. Yani, şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılması bakımından konkordato halinde olan şirketlerden olan alacaklar ile iflas erteleme halinde olan şirketlerden olan alacaklar arasında farklılık ortaya çıkmıştır.

Uygulamada, 2003 yılından beri uygulanan iflas erteleme kurumunun tercih edilmesi nedeniyle kondordato işlemez hâle gelmişti. Diğer yandan borca batık durumda olma ön şartı, iflas erteleme yoluyla borçlu şirketlerin iyileşebilmelerini engellemiş; zaten borca batık olan şirketlerin bu yolla kurtulmaları mümkün olmamıştır. İflas erteleme kurumundan beklenen fayda elde edilemediği gibi, kötüye kullanım ve uygulama sorunları nedeniyle bir çok durumda alacaklılar da alacaklılarını tahsil edememiş, mali durumları kötüleşmiş ve bu nedenle bir nevi iflas ertelemeler birbirini tetikler hale gelmiştir. Yani, uygulamada, iflas erteleme, kartopu etkisi ile zararlı sonuçlar doğurmuştur. 

28.02.2018 tarihinde 7101 sayılı Kanunla beklenen faydalar elde edilemediğinden iflas erteleme kurumu kaldırılarak, yerine benzer amaçlarla hükümleri revize edilerek alacaklılar ile borçlunun müzakere etmesi ve müzakere sonucundaki anlaşmalarının mahkemece tasdiki temeline dayanan konkordato kurumu daha işlevsel bir hale getirilmiştir. Ancak, işlevsellik kazanması henüz birkaç ay olması ve Mahkemelerce başvuru belgelerinin eksiksiz olarak mevcut olduğu tespit edildiğinde ayrıca bir inceleme yapılmaksızın otomatik geçici hukuki koruma olan geçici mühlet kararları verilmiş olmasına rağmen, konkordato geçici mühlet kararları için de iflas ertelemeye benzer eleştiriler getirilmiş ve konkordato hükümlerinin tekrar revize edilmesi kamuoyunda tartışılır hale gelmiştir. Fakat, uygulamada, iflas erteleme gibi konkordato talepleri de kartopu etkisi ile zararlı sonuçlar doğurabilmektedir. Yine de, müessesenin geçici ve kesin mühlet ile kesinleşme sonuçlarına göre beş on yıllık uygulama sonuçlarını görmek sağlıklı bir değerlendirmeye imkan verebilir.  

Konkordato sürecinde iflas ertelemeden farklı olarak alacaklıların söz sahibi olması ilkesi doğrultusunda borçlu ile alacaklıların müzakeresi söz konusu olmakla birlikte bu süreç konkordatonun ileri aşamalarında cereyan etmekte ve borçlu şirket alacaklılarının haklarını takip yasağı karşısında korumaktan uzak kalabilmektedir. Bu nedenle, şirket alacaklılarının itiraz haklarının ve bunların kısa sürede incelenmesini mümkün kılan mekanizmalara ihtiyaç bulunmaktadır. 

Ayrıca, ödeme güçlüğüne veya mali darboğaza konjoktürel sebeplerle düşmüş olan ve kısa sürede mali durumu düzeltilebilecek şirketler konkordatodan yararlanabilirken borca batık ve kurtarılması mümkün olmayan şirketlerin ise iflası yoluna gidilerek iş dünyası kurallarına uygun bir felsefenin izlenmesi müessesenin olumsuz yönlerini frenleyebilecektir. 

Fakat, sonuçta iflas erteleme kurumunun kaldırılması ile konkordato bu müesseseyi gerek amaçları ve sonuçları gerekse pratik bakımından ikame eder hale gelmiştir. İflas erteleme halinde şüpheli alacak karşılığı ayrılması için dikkate alınan gerek iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecek olması gerekse konkordato talep eden borçlu şirketin takibinin İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca engellendiği hususları tamamen konkordato için geçerli hale gelmiştir. Gerek geçici gerekse kesin mühlet içinde borçlu şirket aleyhine kamu borçları için yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz.

Bu nedenlerle, konkordatoya başvuran şirketlere tanınan geçici mühlet, kesin mühlet veya bunların uzatılması kararları ile birlikte (en azından borçlu tarafından konkordato projesinde teklif edilen alacaktan vazgeçme oranında) şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılmasına izin verilmesi önerilmektedir. Bu şekilde bir değerlendirme, konkordato kararının tasdiki ile birlikte vazgeçilen alacak kısmı bakımından alacaklı için değersiz alacak; borçlu için vazgeçilen alacak hükümlerinin uygulanmasını dışlamamaktadır. Bu yönde bir yorum, konkordatoda alacaklıların da korunması ilkesine ve kartopu etkisinin azaltılmasına katkı sağlayabilecektir.