Türk vergi sistemi vergilendirme dönemini 1 yıl olarak belirlemiştir. Gelir vergisi mükellefleri bir takvim yılı içinde (yani 1 Ocak 31 Aralık tarihleri arasında) elde ettikleri kazanç ve iratları, kurumlar vergisi mükellefleri de  bir hesap dönemi içinde elde ettikleri kazanç ve iratları beyan edip ödemektedirler. Hesap dönemi de bir yıllık bir dönemi ifade etmekte olup, genellikle takvim yılıdır. (Kurumlar vergisi mükellefleri açısından “özel hesap dönemi” uygulaması da mümkün olmakla birlikte, özel hesap dönemleri de 1 yıllık dönemi ifade etmektedir.
 
Vergilendirme döneminin “yıllık oluşunun tek istisnası”, yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri ile ilgilidir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleri” başlıklı 42.maddesinde; Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar ve zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterileceği” hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte, "kur farkları" ve "faiz gelirleri" nin beyan dönemi yıllara yaygın inşaat işleriyle uğraşanlarda, öteden beri tartışma konusu olmuştur. Bu konuda iki farklı görüş bulunmaktadır. Birinci görüş (vergi idaresinin de görüşü bu yöndedir); "Yıllara yaygın inşaat işlerinde, istihkaklar tahsil edilip firmanın kasasına ya da bankasına girdikten sonra, artık o paranın yıllara yaygın inşaat işiyle bir ilgisi kalmamaktadır. İlgili firma bu para üzerende özgür iradesiyle, istediği gibi tasarruf eder. Yıllara yaygın inşaat işlerinde, vergi­lendirilmesi işin bittiği tarihe ertelenen iş hasılatı, doğrudan inşaat işinin bedeli olan istihkaklardır. Bu şekilde tahsil edilen inşaat hasılatının, yeniden şu ya da bu biçimde değerlendirilmesi sonucu elde edilen gelirler veya zararlar artık yıllara yaygın inşaat işinin kar yada zararı olmayıp, bu tür kar veya zararlar artık hasılatın üzerinden elde edilen kar veya zararlardır. Gelir Vergisi Kanunu'nun 43/2. maddesinde sözü edilen "...bu madde şümulüne girmeyen işler"in geliri olup, elde edildikleri yılda vergilendirilmelidirler.
 
İkinci görüşe göre (1) (yargının görüşü bu yöndedir); "Yıllara yaygın inşaat işi ile ilgili kur farkları ve faiz gelirlerinin, elde edildikleri hesap döneminde değil, işin bitim tarihi itibariyle beyan edilip vergilendirilmesi gerekir. Kur farkları hakedişin bir unsurudur. Benzer durum faiz gelirleri için de sözkonusudur. . Ayrıca, bir kaç yıl sürecek olan inşaat ve onarım işinin, başlangıçta yapılacak kısmının mali yönden avantajlı olması nedeniyle, işin zararlı olan son kısmı, başlangıç getirisiyle telafi edilebilir .
 
Konuyla ilgili olarak bir firma nezdinde yapılan incelemenin yargıya intikal etmesi sonucunda , Danıştay'ca;
 
"...Yıllara yaygın inşaat işleri ile ilgili kur farklarının, hakedişin bir unsuru olarak kabul edilmesi gerekir. Bunun sonucu olarak da, hakedişler hangi hesaba kaydedildi ise kur farklarını da o hesapla ilişkilendirilmesi başka bir anlatımla inşaat işinin sonucunda elde edilen vergiye tabi kazancın belirlenmesinde, hakedişle birlikte gözönünde tutulmasının kabulü gerekir. Aynı şekilde, yıllara yaygın inşaat işi nedeniyle alınan istihkaklardan sarfedilmeyerek bankada mevduat olarak tutulan meblağ karşılığı elde edilen faiz gelirinin de, inşaat hesabıyla ilişkilendirilerek işin bitim tarihi itibariyle vergilendirilmesi gerektiğine...."karar verilmiştir. (Dn. 4.D. 8.6.1994 Tarih ve E:1994/581, K 1994/3495)
 
Danıştay'ın bu kararının düzeltilmesine ilişkin vergi dairesi başvurusu da, yine Danıştay 4. Dairesince oybirliğiyle reddedilmiştir. ( Dn. 4.D. 30.5.1995 Tarih ve E:1994/4989. K:1995/2383)
 
Danıştay 3. Dai­resinin yurt dışında inşaat işi ya­panların, Türkiye'ye getirdikleri dövizin kur farkı gelirleri ile ilgili bir olayda, Danıştay'ca;
 
"...Yurt dışında yıllara yaygın inşaat işi yapan şirketin, hakediş bedellerini Türkiye'ye getirip bankada döviz tevdiat hesabında tutması sonucu elde ettiği kur farkı gelirlerinin, Türkiye'de elde edilmiş bir kazanç olarak vergiye tabi tutulması sözkonusu olamaz. Lehe oluşan kur farklarının, inşaat işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmemiş olması karşısında, hakedişin bir unsuru, türevi olarak değerlendirilmesi ge­rektiğine..." karar verilmiştir.( Dn. 3.D. 23.5.1996 Tarih ve E:1995/406T'.K:1996/1941)
 
Konuya ilişkin olarak Danıştay Dördüncü Dairesi tarafından verilen bir başka kararda da "Yıllara sari taahhüt işi yapan ......ın hak edişlerini repo, döviz tevdiat hesapları ve devlet tahvillerinde değerlendirerek elde ettiği faiz ve kur farkı gelirinin taahhüt işi dışında ayrı bir faaliyetten elde edilmiş gelir" sayılmaması gerekmektedir. Bu nedenle söz konusu gelirlerin "...taahhüt işinden doğan kazanç ile birlikte beyan edilmesi gerekmektedir.(Danıştay Dördüncü Daire E.No:2003/1545,K.No:2003/2569)
 
 
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ve Danıştay 3. ve 4. dairelerinin verdiği kararlar doğrultusunda,  yıllara sair inşaat işi yapanların elde ettikleri hakedişleri bankada değerlendirmeleri sonucu elde ettikleri faiz gelirleri ve bu hakedişler ile ilgili olarak elde ettikleri kur farkı gelirlerinin elde edildiği yılda değil, işin bitiminde vergilendirilmesi düşünülmektedir.
 
 
 
(1)        Şükrü KIZILOT, Yaklaşım Dergisi,  Mayıs 1995