I. GİRİŞ
 
4857 Sayılı İş Kanununun 18. Maddesinde, otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işverenin, fesih sebebini işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayandırması gerektiği hükmedilmiştir.
 
Kanunun 21. maddesinde ise, işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işverenin, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorunda olduğu ve işçiyi başvurusu üzerine bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olacağı hükmedilmiştir.  
 
Yukarıda bahsi geçen ücret tazminatının Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulup tutulmayacağı hakkında tereddütler oluşmaktadır.
 
II. GELİR VERGİSİ AÇISINDAN İŞE İADE TAZMİNATI
 
Gelir Vergisi Kanunun 25. maddesinin birinci fıkrasına bağlı 1 numaralı bendinde, ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ve yapılan yardımların istisna kapsamında değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, Kanunun 61. maddesinin 2. fıkrasında ücretin tazminat veya başka adlar altında ödenmiş olmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği hükmedilmiştir.
 
Gelir İdaresi Başkanlığı konu ile ilgili görüşünü 06.07.2006 tarihli ve B.07.1.GİB.4.34.l6.01 /GVK-61-12819 sayılı özelgesinde şu şekilde belirtmiştir:
 
“...4857 Sayılı İş Yasası Gereğince iş akdine son verilmesi ve işveren tarafından çalıştırılmaması karşılığı ödenecek olan “İşe İade Edilmeme Tazminatının” Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca ücret olarak değerlendirilmesi, Kanunun 94. maddesi uyarınca hizmet erbabına nakden veya hesaben ödenmesinde (Kanunun 96. maddesinin birinci fıkrasında hesaben ödeme deyiminin vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt  ve işlemleri ifade ettiği belirtilmektedir) 103 ve 104. maddelerdeki gelir vergisi tarifeleri dikkate alınarak tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.”
 
Yukarıdaki özelgeye istinaden gelir idaresi bu tip tazminat ödemelerinin gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekliliğini açık bir dille belirtmiştir. Öte yandan, Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığının 2007/414, 2007/415 ve 2007/416 numaralı kararları ise gelir idaresinin görüşüyle uyuşmamaktadır. Danıştay yukarıda bahsi geçen kararların üçünde de aşağıdaki sonuca varmıştır:
 
“Çalışanı işe iade etmeyerek çalışma ilişkisini sona erdiren işveren tarafından yargı kararında öngörüldüğü için ödenen tazminat, ücret sayılan ödemelerin ortak özelliklerini taşımadığından, bu ödemelerden Gelir Vergisi Kanununun 61'inci ve 94'üncü maddesinin birinci fıkrasına bağlı (1) işaretli bent uyarınca vergi kesintisi yapılmasına olanak bulunmamaktadır.”
 
Gelir idaresinin işe iade tazminatlarının tevkifata tabi tutulması yönündeki görüşlerinin ardından Danıştay ard arda verdiği kararlarla gelir idaresiyle aynı fikirde olmadığını açık bir şekilde belirtmiştir. Öte yandan, Danıştayın bu kararlarından sonra gelir idaresinden alınan bir özelge ise idarenin bu konu hakkındaki görüşlerinde herhangi bir değişiklik olmadığını göstermektedir. Şöyle ki, Gelir İdaresi Başkanlığı 19.07.2007 tarihli ve B.07.1.GİB.04.99.16. 01/4-126/MUK-97 sayılı özelgesinde konu ile ilgili aşağıdaki görüşü vermiştir:
 
“... her ne kadar işsizlik sebebiyle ödenmiş olsa da, işven tarafından (evvelce yapışmış hizmet karşılığı olsa dahi) (akdin feshi mahkeme kararınca feshedildiğinden, akit taraflar arasında hüküm ifade edeceğinden) hizmet akdine istinaden sağlanan bir menfaat olmasından ve Gelir Vergisi Kanununun 61. maddesinin 2. fıkrasında ücretin tazminat veya başka adlar altında ödenmiş olmasının onun mahiyetini değiştirmeyecek olmasından dolayı ilgiliye yapılan iş güvencesi tazminatı ve boşta geçen zaman için yapılan ödemeler, hangi ad altında olursa olsun Gelir Vergisi Kanununun 61. maddesi gereğince ücret olarak değerlendirilip, gelir vergisine tabi tutulacaktır.
 
Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinde hizmet erbabına nakden veya hesaben ödenen ücretler üzerinden 103 ve 104’üncü maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği hükme bağlanmış, 96. maddesinin birinci fıkrasında da, hesaben ödeme deyiminin, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumunda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade ettiği belirtilmiştir.
 
Buna göre, mahkeme kararına göre ödenecek ücret sayılan bu ödemelerin, nakden veya hesaben ödenmesi sırasında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.”
 
III. SONUÇ
 
Gelir İdaresi Başkanlığı ile Danıştay arasında bu şekilde bir uyuşmazlık olduğundan, mükellefler için bahsi geçen ücret tazminatının Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulup tutulmayacağı hakkında tereddütler oluşması kaçınılmaz olmaktadır. Sonuç olarak, gelir idaresi yönünden konuya bakacak olursak, mükellefin, ödeyeceği ücret tazminatlarından gelir vergisi tevkifatı yapması gerekmektedir. Öte yandan, bu tevkifatlara ilişkin dava açıldığı takdirde de, Danıştayın, personelin işe başlatılmaması nedeniyle ödenen tazminatın tevkifata tabi tutulmaması kararı vereceği anlaşılmaktadır.