1. Giriş
 
Şirketler küreselleşen ve hızla değişen iş dünyasında, piyasa paylarını arttırmak, yeni piyasalara açılmak, üretim kapasitesini arttırmak, maliyetleri minimize etmek, verimliliği arttırmak, rekabet gücünü arttırmak vb. nedenlerle birleşme ile büyüme yolunu tercih etmektedirler.
 
Genellikle birleşme işlemleri iki temel amacı gerçekleştirmek üzere yapılmaktadır. Bunlardan birincisi aynı sektörde faaliyet gösteren işletmeler ile birleşme yoluna gidilerek, rekabeti kendi lehine çevirmektir. Bu suretle maliyetlerin düşürülmesi, verimlilik artışının sağlanması ve fiyatlandırma gücünün arttırılmaya çalışılması amaçlanmaktadır. İkincisi ise üretim sürecinin farklı aşamalarında bulunan kurumlar ile (genellikle bu kurumlar bir müşteri ya da tedarikçidir.) ile birleşme yoluna gidilmesidir. Bu birleşme sayesinde, satın almada fiyat avantajı elde edilmiş olacak, stoklama maliyetleri azaltılacak ve pazarlık sorunları ise minimum seviyeye indirgenmiş olacaktır.
 
Birleşme genel anlamı ile, bir veya daha fazla kurumun diğer bir kurum ile birleşmesi durumunda da birleşme sebebiyle infisah etmesi ve birleşen kurumların ortaklarına birleşilen kurum tarafından verilen değerlerin belli bir edim olarak verilmesidir. [1]
 
2. Türk Ticaret Kanunu Açısından Birleşme
 
TTK’nın 146. maddesinde birleşme, iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurmaları veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir ticaret şirketine iltihak etmesi şeklinde tanımlanmıştır.
 
Buna göre birleşme iki şekilde gerçekleştirilebilecektir;
- Ya iki ya da ikiden fazla sayıda şirket birleşerek yeni bir şirket oluşturmalıdır (Füzyon, kaynaşma hali)
- Veyahut bir şirket başka bir şirkete bütün aktif ve pasifiyle katılarak infisah edip katıldığı şirketin içinde erimelidir. (Absorpsiyon)
 
Şirketlerin birleşmesine ilişkin hükümler TTK’nın 146-151’inci maddelerinde düzenlenmiş olup, gerçekleşmesi için 3 tane genel şart öne sürülmüştür.
 
1) Birleşme sadece aynı neviden olan şirketler arasında yapılabilecektir. Birleşme bakımından kolektif ile komandit şirketler ve anonim ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler,
aynı neviden sayılır. Bu madde hükmüne göre, bir anonim şirket limited ya da kolektif şirket ile birleşememektedir. (madde 147)
 
2) Birleşme için ilgili şirketlerin, sözleşmelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde, ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararın tescil ve ilân olunması gerekir. (madde 148)
 
Söz konusu madde ile öngörülen amaç, gerek birleşen gerekse birleşilen şirketlerin karara varırken, şirket sözleşmesinin değiştirilmesi hakkındaki yasal sürece uymalarını sağlamaktır. [2]
 
3) Birleşen şirketlerin her biri, aralarında tespit edilecek bir örneğe göre düzenlenmiş olan bilânçosunu ilân etmeye ve birleşme sebebiyle varlıkları sona eren şirketler ise ayrıca
kendilerine ait borçların ne şekilde ödeneceğine dair düzenleyecekleri beyannameyi bilânço ile birlikte ilâna mecburdurlar. (madde 149)
 
Bu madde hükmü ile birleşen şirket alacaklılarının korunması amaçlanmıştır. Birleşen şirket borçlularına borçlarını ne şekilde ödeyeceğini bir bilanço düzenlemek suretiyle duyurmak zorundadır.
 
Birleşmenin gerçekleşmesi için gerekli genel şartların yanında aşağıdaki üç unsurun da gerçekleşmesi gerekmekte olup, aksi takdirde birleşme meydana gelmeyecektir.
 
-Malvarlığı bütünüyle devredilmelidir.
Birleşen şirket, malvarlığının tümünü birleşilen şirkete devretmelidir. Bu aslında tamamlayıcı bir kuraldır. Birleşme sözleşmesinde iki taraf anlaşarak bazı unsurların birleşme dışında bırakılmasını kararlaştırabilir.
 
-Malvarlığını devreden şirket birleşme ile infisah etmelidir.
Birleşme işleminin hukuki bir sonucu  olarak birleşen şirket veya şirketlerin, mal varlıklarını devrettikten sonra hukuki varlıklarının sona ermesi gerekir. Şirketin malvarlığını devretmesi karşılığında devralınan hisseler ortaklara intikal etmeyip şirket varlığında (aktifte) muhafaza edildiği ve bu sebeple şirketin hukuki varlığının sona ermediği hallerde, birleşmeden söz edilemez.
 
-Karşı edim yeni şirketin payları olmalıdır.
Birleşme dolayısıyla ortadan kalkan şirketin mal varlığının karşılığını, yeni şirketin payları oluşturmalıdır. Malvarlığı karşılığında nakdi ödeme yapıldığı durumlarda birleşme değil, satın alma söz konusu olacaktır.
 
TTK 150. madde  uyarınca birleşme kararı, ilân gününden itibaren üç ay sonra hüküm ifade etmektedir.
 
3. Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Birleşme
 
Kurumlar Vergisi Kanununda (KVK)  birleşme 2 açıdan Türk Ticaret Kanunun’dan ayrılmaktadır.
 
a) TTK’da birleşme tasfiyesiz infisah olarak düzenlenmesine rağmen KVK’da birleşmenin tasfiye hükümlerine tabi olacağı belirtilmiş olup, birleşme sonrasında oluşacak karın ise tasfiye karı gibi hesaplanmak suretiyle vergiye tabi olacağı belirtilmiştir.
 
b) TTK’nın aksine KVK, aktif ve pasifiyle bir diğer şirkete katılmayı devir işlemi olarak adlandırmakta ve bu hallerde bir takım şartlara uyulmak şartıyla vergilendirme yapılmayacağını hükme bağlamaktadır. 
 
KVK’nın 18. maddesine göre “Bir veya birkaç kurumun diğer bir kurumla birleşmesi, birleşme nedeniyle infisah eden kurumlar bakımından tasfiye hükmündedir. Ancak, birleşmede tasfiye kârı yerine birleşme kârı vergiye matrah olur.”
 
Birleşme döneminin başlangıcı birleşmeye esas alınan bilançonun düzenlendiği tarihtir. Birleşmenin sona ermesi ise birleşilen şirketin sermaye artırımına ilişkin esas sözleşme değişikliğinin tescil ve ilan edildiği tarih olacaktır. Birleşme dönemi, birleşmenin başlangıç ve bitiş tarihleri arasındaki dönem olacaktır. Bu dönem içerisinde oluşacak kar ise birleşme karı olacak ve tasfiye karının tespitine göre hesaplanması gerekecektir.
 
Birleşme karı üç sebepten kaynaklanabilir;
 
1) Birleşen şirketin, tüzel kişiliğinin sona ereceği tarihe kadar devam eden ticari faaliyeti nedeniyle doğacak olan kar
 
2) Birleşen şirketin aktif kıymetlerine (emtia, gayrimenkul, demirbaş vb.) biçilen yeni değerler nedeniyle oluşacak kar
 
3) Birleşen kurum kayıtlarında gözükmese dahi birleşen kurum şerefiyesinin realize edilmesinden doğacak kar
 
Birleşme halinde hesap dönemi yerine birleşmeye ilişkin tasfiye dönemi geçerli olacaktır.
 
Bir veya daha fazla kurumun diğer bir kurumla birleşmesi durumunda, birleşme sebebiyle infisah eden kurumların birleşme kârı için tasfiye hükümleri geçerli olacaktır. Dolayısıyla, birleşme tarihine kadar, birleşen kurumda ortaya çıkan faaliyet kârları ile birlikte değer artışlarının da vergilendirilmesi gerekecektir.
 
Birleşme kârının hesaplanması sırasında, birleşen kurumların ortaklarına birleşilen kurum tarafından verilen değerlerin, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre belirlenmesi gerekeceği tabiidir.
 
Vergili birleşme olarak da ifade edilebilen bu tür birleşmelerde, tasfiye kârının tespiti hakkındaki hükümler, birleşme kârının tespitinde de geçerlidir. Şu kadar ki; münfesih kurumun veya kurumların, ortaklarına ya da sahiplerine birleşilen kurum tarafından doğrudan doğruya veya dolaylı olarak verilen değerler, kurumun tasfiyesi halinde ortaklara dağıtılan değerler yerine geçecektir.
Öte yandan, birleşilen kurumdan alınan değerler Vergi Usul Kanununda yazılı esaslara göre değerlenecektir.
 
Birleşme karı ise tasfiye dönemi sonundaki servet değeri ile tasfiye dönemi başındaki servet değeri arasındaki olumlu farktan ibaret olacaktır.
 
KVK’nın 18. maddesinde tasfiye memurlarına düşen sorumluluk ve ödevlerin, birleşme halinde birleşilen kuruma ait olacağı belirtilmiştir.
 
Birleşme halinde, birleşen kurum adına birleşme kârı üzerinden tarh olunan vergilerin, birleşme nedeniyle infisah eden kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde ödeneceği KVK’nın 21. maddesi ile hükme bağlanmıştır. Buna ilaveten birleşen kurumların bu Kanuna göre tahakkuk etmiş olup, henüz vadeleri gelmemiş bulunan vergileri de aynı süre içinde ödenecektir.  
 
4. Diğer Kanunlar Açısından Birleşme
 
3 Temmuz 2001 yılında yürürlüğe giren 4684 Sayılı “Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Hükümler” isimli kanun ile birleşme, devir ve bölünme işlemleri ile ilgili olarak, KDV, damga vergisi, harçlar ve banka ve sigorta muameleleri vergisi ile ilgili konularda bazı düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre birleşme işlemleri ile ilgili olarak, diğer vergi kanunlarında tanınan istisnalar aşağıdaki gibidir;
 
a) Damga Vergisi Kanununa ekli “Damga Vergisinden İstisna Edilen Kağıtlar” isimli 2 sayılı tabloda bulunan “IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlığını taşıyan bölümüne eklenen 17 no’lu fıkraya göre KVK’ya göre yapılan birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kağıtlar, damga vergisinden istisna edilmiştir.  
 
b) Gider Vergileri Kanunu’nun 29. maddesine eklenen s bendi uyarınca KVK’ya göre yapılan birleşme, devir ve bölünmeler işlemlerinden doğan kazançlar banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
 
c) Harçlar Kanunu’nun 123. maddesine 5035 Sayılı Kanun ile eklenen bir fıkra ile birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle yapılacak işlemlerin harca tabi tutulmayacağı hükme bağlanmıştır.
 
5. Sonuç
 
Günümüzde belirli büyüklükleri gerektiren hedeflere ulaşabilmek için kurumların tercih ettiği bir yöntem de ekonomik güçlerini bir araya getirmek suretiyle uygulanan birleşme müessesesidir. Her ne kadar şirket birleşmelerinin temel amacı her şeyden önce ekonomik yarar sağlamak olsa da, çoğu kez kamu oyu tarafından ekonomik avantajlardan çok vergi avantajlarının da ön plana çıkarılması arzu edilmektedir.
 
Makalemizde bahsedilen KVK madde 18’e göre yapılan birleşme işlemleri, birleşme dönemi süresince elde edilecek bir kar olması durumunda kurumlar vergisi matrahına eklenmek suretiyle vergilendirilecektir. Bu birleşme işlemi sırasında kar çıkması halinde, kurumlar vergisi aşamasında bir avantaj oluşturmayacak ancak yürütülen işlemler esnasında yukarıda bahsedilmiş olan diğer vergi kanunları açısından istisnalara tabi olacaktır.
 
Küreselleşme ile oluşan yeni rekabet koşullarında, şirketlerin ayakta kalabilmeleri için tercih etmiş oldukları, en kısa ve ekonomik yöntem olarak ifade edilen birleşme ile ilgili olarak vergi mevzuatımızda en kısa zamanda daha kapsamlı avantajlar getirilmesi yatırımların artması suretiyle ülke yararına olacaktır.
 
 
Yararlanılan Kaynaklar
 
Türk Ticaret Kanunu
Kurumlar Vergisi Kanunu
Kurumlar Vergisi 1 No’lu Genel Tebliği
Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Hükümler’e ilişkin 4684 Sayılı Kanun
Beyanname Düzenleme Kılavuzu
Sami Karacan-Suphi Aslanoğlu, “Türkiye’de Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerin Vergilendirme Karşısındaki Durumu”, Yaklaşım Dergisi, Nisan 2007
Mehmet Akif Özmen, “Kurumlar Vergisi Kanunu Rehberi ve Revizyon” , Yaklaşım Yayıncılık 2007
 
 
 
 


[1] Mehmet Akif Özmen, “Kurumlar Vergisi Kanunu Rehberi ve Revizyon” , Yaklaşım Yayıncılık 2007
[2] Sami Karacan-Suphi Aslanoğlu, “Türkiye’de Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerin Vergilendirme Karşısındaki Durumu”, Yaklaşım Dergisi, Nisan 2007